Perihan`IN sayfasI
İYİ Eğlenceler
PERİHANIN SAYFASI
iSHayatI-2
Şişli'deki bir dürümcünün reklam broşüründen harfi harfine aktarılmıştır.
Diyet, perhiz, rejim gibi faaliyetler hedefte Türk delikanlılarının ve genelde de Türk milletinin devamını engellemek için dış mihraklar tarafından gündeme getirilmiş şuurlu bir düzmecedir. Gaye, eskiden bir koyunu, bir oturuşta götüren dev gibi babayiğit atalarımızı ve tarlada doğum yaptıktan sonra
bebeğini kundaklayıp, elde orak tarlada çalışmaya devam eden Türk kadınlarını; kalori hesaplayan, hapşırınca yatağa giren, fitness ve aerobik yapan çıtkırıldım tiplere dönüştürmek ve büyük Türk ırkını Çinliler, Japonlar gibi sıska, zayıf ve sağlıksız bir ırk haline getirmektir.
İcabı halinde 240 kiloluk top mermisini tek başına
namluya süren bir babayiğidin, kalori hesaplayan, yoğurtlu kebabı reddeden bir züppe haline getirilmesinden daha büyük bir soykırım olabilir mi?
İç yağının, kuyruk yağlarının, anamızın Vita yağının kolestrol yaptığı palavradır.
Kolestrol, kebapları yedikten sonra iki şişe
soda içerek ayarlanabilecek bir gaz durumudur.
Sakın bu oyuna düşmeyin!
Feminizm, kadın hakları, çevre şuuru ve eşitlik adı altında Türk kızlarının akılları çelinerek, yemek yapmayı bilmeyen, bizim istikbalimiz olan yavrularını, abuk subuk yiyeceklerle yetiştirecek, damak zevki gelişmemiş
sunta kılıklı diyet bisküvilerini yiyecek sanan bir hale getirmişlerdir.
Ayrıca kör olası dış mihraklar, bu kızlarımıza kebap, soğan, çiğ köfte vb. Lezzetleri yiyen, bardak bardak şalgam suyu içen yiğitlerimize hanzo&kıro gibi sıfatlar takmayi öğretmişlerdir.
Ayrıca son yıllarda moda gibi gösterilmeye çalışılan
Çin mutfağı diye birşey yoktur. Bu sözde mutfak, acaip zerzevat ile acaip mahlukatın, wog adı verilen bir tencerede yarı pimiş,yarı çiğ olarak hazırlanıp insanlara eziyet olsun diye sopalarla yenmesinden ibaret bir hokkabazlıktır. Sakın kanmayın, sakın yemeyin, Helal değildir!
Unutmayın su uyur, düşman uyumaz...!
TAKIM ÇALIŞMASI
KURABiYE
KELIMENU'DEN* IS YASAMINA DAIR YENI KELIMELER
Bu kitap, ozunde ve unvanda bir sozluk (kelimenu); ama cogunlukla dalgaci, hatta bazen pervasiz. Kitabin is yasamiyla ilgili uc farkli bolumunden bazi ornekler:
INSAF KAYNAKLARI VE KARIYER
Yeter su insan kaynaklarindan cektiklerimiz. Yasasin yeni tavir! Yasasin insaf kaynaklari!
INSAF KAYNAKLARI:
Isverenin personeline yillarca cantada kek muamelesi yaptigi donemden sonra, calisanin da adam yerine kondugu, sirketlerle esit kabul edildigi, vicdan, mantik ve adalete dayanan yeni insan kaynaklari yaklasimi.
BOLUM MUHRU:
Organizasyon semasinda gorevi "bolum muduru" olarak gecen, ama tek yaptigi onune gelen abuk subuk evraki ve formlari onaylamak ve kase basmak olan geleneksel idareci tipi, pazarlama muhru, satis muhru, genel muhur vb.
BEDEN DILINI YUTMAK:
Adayin is gorusmesinde, heyecan veya korku nedeniyle kaskati kesilmesi. Elini kolunu nereye koyacagini bilememesi.
KARI- YER YAPMAK:
Bir kadinin, kocasi calismasina izin vermedigi icin isinden ayrilmasi ve ev isleri, yemek ve cocuk bakimi gibi alanlarda kendisini yetistirmesi, uzmanlasmasi.
DIS GORUSMESI:
En sik giysileriniz uzerinizdeyken, kotu aktorlere layik bir performansla yuzunuzu eksiterek patrona: "Gece agridan gozumu kirpmadim. Bugun bir ara disciye kacacagim" masalini uydurup gittiginiz is gorusmesi. Yemezler...
FAZLA MES- AILE:
Profesyonel annenin isyerinde tamamladigi yorucu mesai sonrasi kosa kosa eve gelip temizlik ve yemek yapmasi, coluk cocukla ugrasmasi.
KADRODIZYAK:
Kadro genislemesinin hirsli yonetici uzerinde yarattigi uyarici etki. Gerekli gereksiz hic fark etmez, bu tip yonetici, guc alani buyusun ve daha cok kisiye hukmedebilsin diye organizasyonunu surekli buyutmek ister.
(K)IRKCILIK:
Bir sirketin insanlarin profesyonel niteliklerini yas kriterine indirgemesi. Genclerin her konuda yaslilara ustun oldugu tezini savunarak kirkini asmis hic kimseyi ise almamasi.
RISKJOKEY:
Gelecegin mesleklerinden; risk analisti.
PIJAMA YAKALI:
Mavi veya beyaz yakaliyken isini kaybedip evde oturmak zorunda kalan kimse.
TEMEL ICGUDU:
Genc profesyonelin lise veya universite mezuniyeti sonrasi, etraflica dusunmeden, kendisini ve sektorleri yeterince tanimadan, yabanci sirket, makam veya yuksek gelir gibi suni faktorlerin seksapeline kapilip bilincsizce pozisyon secmesi.
ZAMORTI:
Yillik enflasyon oraninda yapildigi icin sadece fiyat artislarini karsilayabilen, hayat standardinizi yukseltmeye yetmeyen zam.
OFIS CALISMALARI VE OFISTIKE DURUMLAR
Aslinda su kariyerin adi "is hayati" veya "profesyonel hayat" degil de hanciyi bizim oynadigimiz "Yilgecen Hani" olmaliymis.
Pazartesi olur, ofisinizi, yani dukkâninizi acarsiniz. Saginiza solunuza donup iki mesaj yanitlayip bir telefon gorusmesi yaptiniz mi, hafta, ay, yil gecer. Tamam, kefenin (saat) cebi yok. Tamam, zamani yanimizda obur tarafa goturemeyiz; hepsini bu tarafta harcayip bitirmek en iyisi. Ama insan en cok, bosa harcanan zamana, verimsizlige ve laga lugaya yaniyor. Tipki geyik dolu is toplantilari gibi.
GEYIK FIRTINASI:
Ofis insanlarinin bir odaya tikilip saatler boyunca akillarina gelen her seyi konustuklari, hazirlik yapilmadan gelindigi icin de hicbir sonuc veya karar alinamadan biten, litrelerce cay ve kahvenin tuketildigi plansiz, programsiz toplantilar. Is hayatinin %60'ini olusturan akla ziyan seanslar.
OFISTIKE:
Ofis ortamlarina ozgu sofistike ve cetrefilli durum.
DEJA MUU:
"Bu inekli reklami daha once de bircok kez gordum, yasadim" hissi. Butun reklamlari ayni temayla kotarmaya calisan bir sut markasinin sozlugumuze armagani. (Dêjâvu: Yasanan bir anin daha once de bire bir tekrarlandigi hissi.)
KOYUN KESME, ADAM OPME:
Turkiye'de faaliyet gosteren sirketlerde calisan yabanci yoneticilerin gereginden fazla duzenlenen abuk acilis torenlerine verdikleri isim.
BOLUM DOSEGI:
Bir calisanin emekli olmadan veya isten cikarilmadan once son gunlerini gecirdigi bolum.
CEOtokrasi:
Sirketin ust duzey yoneticisinin butun gucu tek basina elinde bulundurdugu, herkesi astigi, kestigi yonetim bicimi.
CARKSAMBA:
Pazartesi size zam veya terfi sozu veren yoneticinizin iki gun sonra ust yonetimle veya insan kaynaklariyla gorusup cark etmesi. Hevesinizin kursaginizda kalmasi. Patronun is cikisi size kebap ismarlayip gonlunuzu almasi.
EKIP KERTMESI:
Bir grup calisanin kendilerine sorulmadan, fikirleri alinmadan bir projeyle ilgili bir araya getirilmesi. Bu yontemle, basarisizligin daha isin basinda garanti edilmesi.
ILLET -ISIM:
Ofiste bazi kimselerde rastlanan, hastalik derecesine varan iletisim bozuklugu. Sinir illeti olma durumu. Herkesin o kisiyle irtibata gecmekten kose bucak kacmasi.
MORG-ANIZASYON:
Uyeleri cok yasli oldugu icin ustune olu topragi serpilmis kadar etkisiz ve uyusuk teskilat veya sirket.
POST(-it)MODERNIZM:
Insanlarin kose yazilarindan veya zincir postalardan aldiklari ozlu, ve derin sozleri fosforlu Post-it'lere yazarak ofisteki duvarlarina asmalarina ve ezberlemelerine ragmen, kâgittaki en basit ilkeyi bile hayata gecirmeden bildikleri gibi yasamaya devam etmeleri.
SATRENALIN:
Potansiyel bir musteri goren dogustan satici elemanin icgudusel olarak salgiladigi hormon.
SAZAN /SAZAN YAKLASIMI:
Taraflarin karsilarindakini aptal yerine koyarak birbirlerini kaziklamaya calistiklari pazarlik yontemi. Insanlarin dogasina daha cok uydugu icin olsa gerek, gunumuzde en sik karsilastigimiz yaklasim budur.
OFIS TIPLERI
Tanrim, ofis insanlarini tasarlarken aklinda gercekten bunlar mi vardi? Yoksa prototip, planlama veya uretim asamalarindan birinde, beklenmedik bir sorun mu cikti? Ama madem verdin, caresini de verirsin elbet.
BUROLETERYA:
Ofis emekcilerinden olusan sosyal sinif.
AILE SIRRETI:
Amerika'da dandik bir parali universite bitirdikten sonra yurda donup, aile sirketinde ust duzey pozisyona gecen patronun simarik ve huysuz kizi. Kucuk hanim kimseyi takmaz. Yillarca calisip kendilerini kanitlamis yoneticileri azarlar. Ofiste teror estirir.
ANTIPERSONEL MAYIN:
Ufak bir yardim istendiginde veya kucucuk bir sey soruldugunda patlayarak etrafindakileri un ufak eden gergin is arkadasi.
BUST YONETIM:
Butun gun odalarinda heykel gibi oturan, bir iki telefon gorusmesi disinda isleri olmayan, ense kulak yerinde, tuzlari kuru ve yasca kidemli kisilerden olusan yonetici grubu. (Bust: Vesikalik heykel.)
MOBB-INSON CRUSOE:
Mobbing kurbani yapilip ofiste bir basina birakilan calisan. (Mobbing: Ofiste, cogunlugun bir kisiye karsi uyguladigi yalniz birakma ve dislama politikasi.)
DEDIKODER:
Sirkette kim kiminle cikiyor, kimin isine son verilecek gibi haberleri toplayip sonra da ozel abonelerine yayimlayan, agzinda sir islanmayan insan.
DELINIMET:
"Musteriyim, o hâlde senin velinimetinim" diye saticiyi istekleriyle, sorulariyla bezdiren, kildi tuydu surekli sikâyet eden, aslinda ciddi ruhsal sorunlari olan ve acilen bir psikologa gorunmesi gereken kimse.
GESTAPOST:
Makam Nazisi. Altinda calisanlara Nazi eziyeti yapan, nefes aldirmayan, disiplin meraklisi yonetici.
GURU KALABALIK:
Yapacak daha iyi isleri olmadigi icin, o guru konferansi senin bu guru konferansi benim gezen; genellikle ust duzey yoneticilerden olusan insan toplulugu.
ISGUVEYSI:
Hanimin ailesinin sahibi oldugu sirkette calisan damat.
KASERON:
Emekliye ayrildiktan sonra taseron olup ayrildigi sirkete piyasadan daha pahali mal veya hizmet cakan patronun kankisi, malin gozu kimse.
PERTSONEL:
Asiri calismaktan bitmis, artik kendisine bile faydasi kalmamis eleman. Yazik...
ZOOMBI:
Ofiste butun mesaisini gozlerini onundeki bilgisayar ekranina odaklayarak geciren, kimseyle konusmayan, arada bir ayaklarini suruye suruye tuvalete gidip gelmenin disinda hayat belirtileri vermeyen calisan olu.
* KELIMENU: Postmodern Yakistirmalar, Hakan Yaman, Elma Yayinevi, 2007
pazarlama dersi
1. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz ve yanına giderek "Çok zenginim. Evlen benimle!" dediniz.
Bu, doğrudan pazarlamadır.
2. Bir grup arkadaşınızla katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz. Arkadaşlarınızdan biri kızın yanına gitti ve sizi işaret ederek kıza "O çok zengin. Evlen onunla!" dedi.
Bu, reklamdır.
3. Katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz ve yanına gidip telefon numarasını aldınız. Ertesi gün arayıp "Çok zenginim. Evlen benimle!" dediniz.
Bu, telepazarlamadı
4. Katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz. Kalkıp kravatınızı düzelttiniz, ona doğru yürüyüp içkisini tazelediniz, arabanın kapısını açtınız, çantasını düşürünce eğilip aldınız,küçük bir gezinti teklif ettiniz ve sonra "Bu arada ben çok zenginim. Benimle evlenir misin?" dediniz.
Bu, halkla ilişkilerdir.
5. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanınıza geldi ve "Duyduğuma göre çok zenginmişsiniz. Benimle evlenirmisiniz?
Bu, marka bilinirliğidir.
6. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp "Ben çok zenginim. Evlen benimle!" dediniz. Suratınıza okkalı bir tokat yapıştırdı.
Bu, müşteri geribildirimidir.
7. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp "Ben çok zenginim. Evlen benimle!" dediniz. O da sizi kocasıyla tanıştırdı.
Bu, arz-talep uyuşmazlığıdır.
8. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaştınız, ama siz birşeyler söyleyemeden önce biri gelip ona "Ben çok zenginim. Benimle evlenir misin?" dedi ve kız onunla gitti.
Bu, sizin pazar payınıza göz koyan rekabettir.
9. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp "Ben çok zenginim, evlen benimle!" diyecekken karınız geldi.
Bu, yeni pazarlara girememektir.
DIGER SAYFA ICIN TIKLAYIN

Saniyedir bu sayfadasınız... |